Onedio.com edebiyatımızın okunması gereken psikolojik romanlarını listeledi:
onedio.com
edebiyatımızın okunması gereken psikoloji temalı yirmi romanını
listeledi: - See more at:
http://www.edebiyathaber.net/iste-edebiyatimizin-okunmasi-gereken-psikoloji-temali-20-romani/#sthash.ozl0MbE1.dpuf
İnsan
davranışlarını inceleyen bir bilim dalı olan psikoloji ile edebiyat
arasında bir ilişki söz konusudur. Bu ilişkilerden sadece bir bölümü,
modern romanların çoğunda gördüğümüz psikolojik temayı ve psikolojik
roman türünü ortaya çıkarmaktadır.
1. Kırık Deniz Kabukları - Selim İleri
...Bununla
birlikte romancı hep tedirgindir. Sözgelimi oğlunun Prag'a gidişini
hatırlayan romancı, Vedad'ı birdenbire "bir sis içinde " örtülü
görüyordu. Ve bu hatırlayışını yorumlamak istedikçe, iki şüphe yakasına
yapışırdı: genç adam ya annesinden ayrılırken bu ayrılışın sonsuza kadar
sürüp gideceğinden kaygılanmıştı ya da kendisini bekleyen "akıbet"i
önsezileriyle duyumsuyordu... Romancı, oğlunun "öyle mahzun", öyle
titrek, öyle yaslı bir bakışla annesine baktığını hatırlıyordu ki, "işte
şimdi yine onu, o bakışıyla" görüyor, gözyaşlarını zor tutuyordu. Sonra
"katar " hareket etmiş...
Çağdaş
edebiyatımızın yaşarken klasik olmuş yazarlarından Selim İleri, Kırık
Deniz Kabuklarında yaşanmışlıkların tortusundan kuruyor yapıtını. Sultan
Reşad'ın Dolmabahçe Sarayı'ndan Atatürk'ün Çankaya'sına, büyük
romancımız Halid Ziya Uşaklıgil ile birlikte yol alırken, bir yandan da
Halid Ziya'nın hariciyeci oğlu Halil Vedad'ın genç yaştaki intiharını
ancak kendisine yaraşabilecek bir incelik ve duyarlılıkla anlatıyor.
Kırık Deniz Kabukları, geçmişin kırılıp unutulmuş bir anısı...
2. Araba Sevdası - Recaizade Mahmut Ekrem
II.
Abdülaziz Dönemi'nin ardından Osmanlı'da esen Batılılaşma rüzgârları
günlük hayatta önemli değişimlere neden olmuştur. Bu değişimler, kimi
alanlarda önemli ilerlemelere yol açarken kimi alanlarda da bir tür
çarpıtmaya dönüşür.
Araba Sevdası'nda, Bihruz Bey'in Periveş
Hanım'a duyduğu romantik aşkın perde arkasında Tanzimat'la birlikte
gelen değişimlerin toplum üzerindeki çarpık yansımaları büyük bir
ustalıkla verilir. Fransızcaya ve Fransız
stili bir yaşama büyük hayranlık duyan Bihruz Bey, Batılılaşmadan
yanlış yönde etkilenmenin tipik bir örneği olarak sunulmaktadır.
3. Tutunamayanlar - Oğuz Atay
Tutunamayanlar,
Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. Berna Moran, Oğuz
Atay'ın bu ilk romanını "hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir
başkaldırı" olarak niteler. Moran'a göre "Oğuz Atay'ın mizah gücü ve
duyarlılığı ve kullandığı teknik incelikler, Tutunamayanlar'ı büyük bir
yeteneğin ürünü yapmış, eserdeki bu yetkinlik Türk romanını çağdaş roman
anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır." Küçük
burjuva dünyasını ve değerlerini zekice alaya alan Atay, "saldırısı
tutunanların anlamayacağı, rededeceği türden bir romanla yapar."
4. Aşkın Tekil Hali - Can Yılmaz
Hissettiklerimi
anlamlandıramıyordum. Heyecanlı mıydım, endişeli mi, yoksa sadece
meraklı mı? Cinsiyetlerin özünü birbirinde kaybetmiş bir haldi. Kendine
özgü, ama yine de her birinden bir parça taşıyordu. Güzelliğinin
tanrının bir armağanı olduğu gün gibi ortadaydı, ama yanlış zamanda ve
yanlış şekilde verilmiş cömert bir armağan.
Ve bir gece bütün yalnızlıklarımızla birlikte el ele tutuşarak geçiyorduk şehrin en ihtişamlı insan köprüsünden...
Saatimizi
mutluluğa kurmuştuk oysa ama pil hiç dayanmıyordu. İki kara parçası
arasında bir boğaz vardı ve bizim köprülerimiz çoktan yıkılmıştı...
5. Eylül - Mehmet Rauf
Servet-i
Fünun döneminin en önemli romancılarından biri olan Mehmet Rauf'un
Eylül'ü psikolojik roman türünün yazınımızdaki ilk örneğidir. Umutsuz
bir aşkı psikolojik boyutuyla anlatan bu başyapıtın, Kemal Bek
tarafından günümüz Türkçe'sine uyarlanmış basımını sunuyoruz sizlere.
Uyarlama S.I. Sedes'in 1946'da yaptığı, Hilmi Kitabevi'nce yayımlanan
kaleminden çıkmış biçimiyle yeni harflerle basımı yoktur. Bir Servet-i
Fünun dönemi yapıtının günün diline uyarlanmasına, yapıtın dil
özelliklerinin kaybolacağı düşüncesiyle karşı olanlar da vardır; ancak,
çağdaşı bütün yazarlar gibi Mehmet Rauf da dönemin Arapça, Farsça ve
Türkçe öğelerden oluşan yazı dili Osmanlıca'yla yazmış, onun ve
çağdaşlarının en çabuk eskiyen yanları da bu olmuştur. Daha önceki
basımlarda yalnızca kullanımdan düşmüş bazı sözcükler değiştirilmişti.
Ancak bu basımlar dili hızla değişen günümüz gençliğince anlaşılmaktan
çok uzaktır. Uyarlama yapılırken günlük konuşma dili temel alınmış,
henüz kullanım yaygınlığı kazanmamış yeni sözcüklerden kaçınılmış,
yazarın cümle yapısına hemen hiç dokunulmamıştır. Kitabın başına Kemal
Bek tarafından yazılan 'Mehmet Rauf ve Eylül' başlıklı bir inceleme
eklenmiştir; bu incelemede kısaca Türk romanının başlangıcı, Tanzimat ve
Servet-i Fünun dönemlerinde roman türünün gelişimi, ayrıntılı olarak da
Mehmet Rauf'un yaşam öyküsü, yazarlığı, yazınsal kişiliği, Eylül
romanının konusu, kişileri, dil ve anlatımı ile Mehmet Rauf'un
yapıtlarının listesi yer almaktadır. İncelemenin sonunda ayrıntılı bir
Mehmet Rauf kaynakçası da verilmiştir.
6. Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali
"Her
gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere
bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine
varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme
çarpmış gibi önünde durduğum "Kürk Mantolu Madonna"yı seyre dalıyor, ta
kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum."
Kimi tutkular
rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan
peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında
insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu
kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği
kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair,
yanıtlanması zor sorular soruyor.
7. İnsan Olmak - Engin Geçtan
İlk
kez yayımlandığı 1983'ten günümüze defalarca baskı yapmış ve okurla
kurduğu yapıcı ilişkiyi kanıtlamış olan bu kitabında Engin Geçtan insan
olmanın ikilemini şöyle anlatır: "Çağdaş toplumlar kendine özgü bir
olguyu da birlikte getirmiştir. İnsan eskisinden çok daha fazla sayıda
insanla, çok daha kısa süreli, daha yüzeysel ilişkiler kurma
eğilimindedir. Bu, soğuk bir günde karşılaşan bir grup kirpinin öyküsüne
benzer. Kirpiler ısınabilmek için birbirlerine sokulurlar, ama
dikenleri birbirine batar. Birbirlerinden ayrıldıklarındaysa soğuktan
rahatsız olurlar. İleri geri hareket ederek sonunda dikenlerini
batırmadan birbirlerini ısıtabilecekleri en uygun uzaklığı bulurlar."
Son
yirmi yılın dünyasındaki sosyal ve maddi değişimler düşünülürse,
kirpilerin birbirine daha da çok ihtiyaç duyduğunu, her kirpinin bu
ikilem karşısında kendi cevabını bulması gerektiğini, tam da bu yüzden
İnsan Olmak'ın bugün daha da güncel olduğunu söyleyebiliriz.
8. Bir Acı Hikaye - Halid Ziya Uşaklıgil
...Bu
eseri 1970'lerin sonunda okumuştum. Derin acısını yıllarca unutamadım.
1942'de yayımlanmış Bir Acı Hikâye'ye bunca duyarsız kalınışa elbette
şaşırdım. Başka bir ülkede kaleme getirilmiş olsaydı, bu eserle yer
yerinden oynardı.
"Tiran'da intihar eden oğlu Vedat'a ilişkin anılar" diyor Necatigil. Bu kısa ama özlü ibare Bir Acı Hikâye'nin yazılış sebebini açıklıyor.
...Halid
Ziya bazan rüyalardan medet umuyordu: Kasırgalı bir akşamda Halil Vedad
çekip gidiyor. Nereye? Cana kıyışa, kendi canına kıyışa...
...Yayımlanışından bu yana yetmiş yıl geçmiş; Bir Acı Hikâye eşsizliğini koruyor.
Daha
önce 'roman' için ölümler yazmış Halid Ziya, bu kez, gerçek hayattaki
yıkımı kaleme getiriyor. Getiriyor diyorum, çünkü her okuyan Bir Acı
Hikâye'deki matemi şimdide, bugünde hissedecek. Yarın yine acı duyulacak
bu eserden. Evet, yarın yine...
9. Yalnızız - Peyami Safa
Peyami’nin
kendisine has bir roman tekniği kullanarak cemiyet hakkındaki orijinal
tasavvurlarını bir ütopya yazarı vasıtasıyla aksettirdiği romanıdır.
Geride kalan yarım asırda kendisine en çok atıf yapılan edebî ütopya
haline gelen “Simeranya” bu eserde ortaya konmuştur. Bir evin içerisinde
yaşayan fakat yaşayışları arasında alaka kurulamayan fertler üzerinden
toplumun bölünmüşlüğünün resmi… Ruhunu arayan bir duyarlılığın
hikâyesi...
10. Anayurt Oteli - Yusuf Atılgan
"Ne
ölü, ne sağ" bir yaşamın kahramanı Zebercet. Gözünü ilk açtığı ve
yaşadığı Anayurt Oteli'yle aynı kaderi paylaşıyor: Birbirine benzeyen
geçici ilişkilerle geçen günler, yalnız ve tek başına sürüklenen bir
hayat.
Gecikmeli Ankara
treniyle gelen -adını bile bilmediğimiz- kadın otelde bir gece kalır ve
Zebercet'in de, Anayurt Oteli'nin de sessiz akıp giden günlerinin
içeriği değişir.
Küçük ayrıntıların tekdüze şaşmazlığında nerdeyse takıntılarla sürüklenen bir yaşamın öfkesi de, çaresizliği de büyük oluyor.
11. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu - Peyami Safa
Yalnız
ve hasta bir çocuğun çocukça aşkını ve ızdırabını; mesut olmak isteyen
bir genç kızın temiz sevgisini; inanmak arzusu bütün benliğini saran bir
insanın kuruntularını ve çıplak hastane duvarlarında yankılanan sessiz
hıçkırıkları anlatır. Peyami’nin kendi geçmişinden izler taşıyan bu
romanda mutluluğu ve felaketi aynı etkileyicilikle anlatma gücüne hayran
kalacaksınız.
12. Handan - Halide Edip Adıvar
Ben
artık zelil ve sefil bir günahkâr oldum. Ben artık tarihin en mel un
çehresi Yehuda'ya bir nazire oldum. Yehuda nasıl dünyanın pek muazzez
bir simasını, efendisini birkaç dinar için sattı ise ben de dünyanın
beni en çok sevmiş bir ruhunu, o ruhun hududu olmayan emniyetini,
muhitini sattım, dünyada en çok sevdiği bir şeyin kalbini ondan çaldım. Halide Edib Adıvar, kendisine asıl ününü kazandıran yapıtlarından biri olan Handan'da evlilik ve aşk ilişkilerini konu alır. İngiliz
terbiyesiyle yetişmiş Handan, 11. Abdülhamid rejimine karşı mücadele
eden Nâzım'ı reddederek Hüsnü Paşa ile evlenir, ama mutlu olmaz.
Mutsuzluğu onu bir beyin kanamasına ve bilinç kaybına götürür.
Handan'ın yeni ve özenli basımını genç kuşakların kaçırmamaları gerekiyor.
13. Huzur - Ahmet Hamdi Tanpınar
Tanpınar,
kültürümüzü bir "iç âlem medeniyeti"nin tezahürü olarak görür. Bu
medeniyeti, belirli bir ahlâkı taşıyan "mânevi vazifelerine inanmış,
muayyen bir ruh nizamından geçmiş, nefislerini terbiye etmiş" insanlar
meydana getirmiştir. Huzur'un kahramanlarından Mümtaz, roman boyunca
kendisini "huzur"a kavuşturacak bir "iç nizam"ı aramaktadır. Eserde
hastalık, ölüm, tabiat, kozmik unsurlar, medeniyet, sosyal meseleler,
çeşitli ruh halleri ve estetik fikirler iç içe verilir. Ancak bütün
bunların üzerinde romana hâkim olan Mümtaz'la Nuran'ın aşklarıdır. İstanbul ,
bu aşkın yaşandığı çevre olmaktan çıkarak, âdeta bir roman kahramanı
gibi ele alınır. Huzur için, belli bir dünya görüşüne, bir hayat
nizamına kavuşamamış Cumhuriyet aydınlarının "huzursuzlukları"nı dile
getiriyor denebilir.
14. İnsan ve Şeytan - Samiha Ayverdi
Osmanlı
İmparatorluğu´nun son devrinde geçen ve ibretli bir aile faciasını
anlatan bu romanda iyi ile kötünün, madde ile mânânın çatışması son
derece çarpıcı ve güzel bir ifade ile verilmektedir.
15. Aylak Adam - Yusuf Atılgan
Her şeye "karşı" duran, "karşı" çıkan, "karşı" olan bir adam... Aylak Adam... Bir adı bile yok. "C." diyor Yusuf Atılgan kısaca.
İnsan her şeye bunca "karşı"yken kendine de "karşı" olmadan nasıl sürdürülebilir bir "karşı" yaşamı?
C.,
sıradanlığa, tekdüzeliğe, alışılmışın kolaycılığına hiç mi hiç
katlanamıyor. Hem farklıyı, hem doğru olanı arıyor. Çabasının boşuna
olduğunun da farkında üstelik.
Zor bir karakter, zor bir yaşam, yalın bir roman.
16. Oyuncu - Erhan Bener
Daha
gözlerini açmadan, "Bugün hava yağmurlu olacak!" diye geçti aklından
Nihal'in. Romatizma ağrıları şaşmaz bir gösterge. Sıkı sıkı kapatılan
perdelerden hafif bir ışık sızıyordu içeriye. Cüneyt haklı, doktorlar
işin içinden çıkamadılar mı, kireçlenme diye tutturuyorlar. Doktor
Rıdvan, röntgen filmlerini incelerken, "Şaşılacak şey," demişti.
"Dışarıdan bakınca kırk yaşından fazla göstermiyorsunuz, ama
kemikleriniz altmış yaşındaki bir insanınki gibi.."
17. Kardeşimin Hikayesi - Zülfü Livaneli
Sakin
bir balıkçı köyünde genç bir kadının cinayete kurban gitmesiyle başlar
her şey. Dünyadan elini eteğini çekmiş emekli inşaat mühendisiyle genç,
güzel ve meraklı gazeteci kızın tanışmasına da bu cinayet vesile olur.
Kurguyla gerçeğin karıştığı, duyguların en karanlık, en kuytu
bölgelerine girildiği hikâye, daha doğrusu hikâye içinde hikâye de
böylece başlar. Modern bir Binbir Gece Masalı'nın kapıları aralanır.
Ancak bu kez Şehrazad erkektir.
Kardeşimin Hikâyesi aşkın
mutlulukta ulaşılacak son nokta olduğuna inananları bir kez daha
düşünmeye davet eden, aşka, aşkın karmaşıklığına ve tehlikelerine dair
nefes kesen bir roman. Her sayfada yeni bir gerçekliği keşfedecek, kuşku
ile kesinliğin sınırlarında dolaşacaksınız. Mantıksız gibi geliyor
ama o sabah uyandığımda tuhaf bir haber alacağımı biliyordum.
Karadeniz'in lacivert dalgalarıyla baş başa kalmış olan bu ıssız köyde
geçen her gün birbirinin aynısı olduğu için burada insanların heyecanla
konuşacağı olaylara pek sık rastlanmazdı. O günün de ötekiler gibi
sessizce akıp gitmesi gerekirdi ama galiba başka şeyler olacaktı. O
mahmur sabah saatlerinde bir cinayet haberi
alacağımı bilmiyordum elbette ama bir haber gelecekti. Daha yataktan
çıkmamıştım, gözlerim kapalıydı, arkalarında fosforlu çizgiler bırakarak
yıldırım hızıyla hareket eden mor tavşanları izliyordum.
18. Doğum - Fikri Tezbaşar
Dünyanın
sizsiz nasıl bir hal alacağını hiç düşündünüz mü? Yoksa siz de çok
izlenen bir filmin hiç görünmeyen figüranlarından mısınız benim gibi?
Bıraksam kendimi şuradan boşluğa, acaba birisi fark eder mi yere
düşüşümü? Yoksa üzerime basıp geçerler mi, devam mı ederler gündelik
yaşamlarına? Çok mu acımasızca olur, doğduğumda yanımda olan annemin
ölürken de yanımda olmasını istemek? Bir insan kaç defa doğar? Ben iki
defa doğdum. Beni ikinci defa doğuran aynı anda hayatımı da
sonlandırıyor. İnsanın yeniden doğmak için üçüncü bir şansı olur mu
acaba? Denemeye değer mi?
19. Cinnetim Cennetimdir - Bülent Akyürek
Yayınlandığı
yıllarda underground romanın Türkiye`deki öncüsü olan Cinnetim
Cennetimdir şizofrenik bir arka planla kurgulanmış ve biçim kurgu dil
özellikleriyle yeni romanın temsilcisi olmuştu. Daha çok İçinizdeki
Öküze Oha Deyin Yılgın Türkler ve Güzel Susma Sanatı kitaplarından
tanıdığımız Bülent Akyürek`in daha önce birçok kez baskısı yapılmış bu
romanını yeniden basmanın gururunu yaşıyoruz. Cinnetim Cennetimdir
platonik aşk üzerine yazılmış en iyi romanlardan biridir.
20. Kara Kitap - Orhan Pamuk
Galip, çocukluk aşkı, arkadaşı, amcasının kızı, sevgilisi ve kayıp karısı Rüya'yı karlı bir kış günü İstanbul 'da
aramaya başlar. Çocukluğundan beri yazılarını hayranlıkla okuduğu yakın
akrabası gazeteci Celâl'in köşe yazıları, bu arayışta ona işaretler
yollayacak ve eşlik edecektir. Okuyucu, bir yanda her bacası, her
sokağı, her insanı başka bir esrarlı âlemin işaretine dönüşen
İstanbul'da Galip'in araştırmalarını ve karşılaştığı kişileri izlerken,
bir yandan da bu araştırmaları değişik işaretler ve tuhaf hikâyelerle
tamamlayan Celâl'in köşe yazılarıyla karşılaşır. Eski cellatların
hikâyelerinden Boğaz'ın sularının çekileceği felaket günlerine, kılık
değiştiren paşalardan kültür tarihimizde kalmış esrarlı cinayetlere,
karlı gecenin aşk
hikâyelerinden yüzlerimizin üzerindeki anlamın sırlarına, İstanbul'un
ücra ve karanlık köşelerinden gülünç ve tuhaf kişilerine, yakın
tarihimizden günlük hayatımızın unutulmuş ve şaşırtıcı ayrıntılarına
kadar uzanan bu araştırma Galip'i hem kayıp karısına, hem de hayatımızın
içine gömüldüğü kayıp esrara doğru çekecektir.