TÜRKLERLE ÇİNLİLERİN İLK SAVAŞI ORDOS
"Nihayet akın için buyruk gelmişti, Tuman Han’dan. Hedef Mai Kenti’ydi. Mai Kenti diğer adıyla At Kenti, önemli bir ticaret merkeziydi. Özellikle at ticareti Orta Asya kavimleri ile Çinlilerin arasında sıklıkla gerçekleşirdi.
Hun ordusunun çoğu bu akına katılmıştı. Bağatur da atasının yanında savaşa gidenler arsıdaydı. Kiminle nasıl savaşacakları hakkında hiçbir bilgisi yoktu. Toydu daha. Atası da onu yanında bir şeyler öğrenmesi için alıkoymuştu.
Tümenler ardı sıra ilerliyordu. Hedef bu kez büyüktü. Fetih amaçlı bir saldırı olacağı ordunun büyüklüğünden anlaşılıyordu. Mai Kenti Sarı Irmak’ın güneyinde önemli bir kaleydi. Burası alınırsa Çinlilerin savaş yolu kesilecekti.
Hun ordusu çok hızlıydı. Dağ geçitleri aşıp Mai Kenti’ni kuşatmaya almışlardı. Herhangi bir yardım gelmeden kaleyi düşürmek istiyordu, Tuman Han. Etrafa öncüler saldı, herhangi bir yardım gelmesine karşın hazırlıklı olmalıydı. Kuşatma kanlı saldırılarla son buluyor, iki tarafta oldukça zayiat veriyordu. Ulakların getirdiği haberlere göre yardıma gelen bir ordu da yoktu. Kuşatma bir haftaya bulacakken kalenin komutanı yardım gelemeyeceğini anlayarak sığınma talebiyle barış istedi. Bu sığınma talebi şu demekti. Kaleyi teslim edeceğim ancak Çin İmparator’una karşı beni koruyacaksınız. Çünkü Çin’de yenilen komutanın başı alınırdı. Ya başaracaktı ya da ölecekti. Bu durum Çinlilerin aslında kendilerine zarar veriyordu.
Bağatur ilk defa bir akına katılmış, savaşmış ve ilk fethini gerçekleştirmişti. Savaş tam bir can pazarıydı. Ama ne yazık ki budununun varlığını korumalıydı. Atasının ardından kente girdi. Böylesi büyük bir kenti ilk kez görüyordu. Ne yapacağını şaşırdı. Yaşadığı ve alıştığı çevreden çok farklıydı. Büyük geniş yollar yapılmış, yollar taşlarla döşenmişti. Geniş meydanları, taştan yüksekçe yapılmış evleri ve evlerin eğik çatıları hayretler veriyordu. Şehrin sakinleri şaşkınlıklar bekleşiyor, korkuyorlardı. Ama Türk töresinde aman dileyene kılıç üşürmek yoktu. Çin çerilerinin de silahları alınarak, salıverilmişti. Teslim oldukları için ve yöneticileri sığınma talep ettikleri için artık onlar da Hun sayılırlardı.
Çin’in ünlü Mai kenti alınmış büyük bir utku kazanılmış, yükler ganimetle dolmuştu. Ertesi gün şölen yapılıp adaklar adanacaktı. Tuman Han bu zafer için Ülgen ve ruhlara adaklar adadı, duaya durdu. Hun töresine göre Han otağının yanına adak yeri yapılır, günde iki kez burada, güneş doğarken ve batarken güneşe saygılarını sunardı. Ay çıktığında ise aya da aynı şekilde saygısını sunardı. Çünkü Ülgen ve ruhları orada yaşardı. Tuman Han güneşi selamlayarak üç defa, saygıyla yolcu etti. Ordu sessizliğe bürünmüştü. Herkes o anı izliyordu. Bağatur hariç, o çadırına çekilmiş yalnızlığıyla baş başaydı. Bu tür şeylere anlam veremiyor, sürekli sorguluyordu.
Birden davul sesleri yükseldi. Zaferi kutlamak için yapılan eğlenceler başlamıştı. Büyük bir ateş yakılmış, çevresinde askerler yemeye içmeye durmuş eğlenmeye başlamıştı. Bir yandan ozanlar kopuzlarına dem vuruyor, maharetlerini sergiliyordu. Kımızın etkisiyle esrikleşen askerler naralar atarak geceyi dolduruyordu."