BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİ

                                                  BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİ

Finlandiya’nın okulları, eğitim sistemi berbattı. Eğitim gören öğrencilerine dünya çapında testler uygulandığında, diğer ülkelerin altında kalan değerler ortaya çıkıyordu. Bu durum Finlandiya’nın hoşuna gitmedi. Kısa bir süre sonra dünyanın en iyisi oldular. Peki nasıl? Bu soruyu araştırırken cevap bir kitaptan geldi: Beyaz Zambaklar Ülkesi.
Kitabın yazarı Rus Grigoriy Petrov. Petrov Finlandiya’ya yaptığı seyahatlerindeki izlenimlerini anlatmış kitapta. Finlandiya; nüfusu az olan, ekonomisi ve iklimi iyi olmayan bir ülkedir. Kendilerine Suami demektedirler. Suami, “bataklık arazi” anlamına gelir. Ülke gerçekten de yoksuldur. İsveç ve Rusya sırasıyla işgal etmiştir.
Beyaz Zambaklar Ülkesi, Finlandiya’nın esaret içinde bir bataklık ülkesi olmaktan, özgür bir beyaz zambaklar ülkesine nasıl dönüştüğünü anlatır. Kitabın kahramanı, Finlandiya eğitim sistemini ve toplum yapısını düzeltmek için uğraşan “Snelman” adlı aydındır. Snelman ile birlikte toplumun tüm kesimleri bir bütün halinde çalışır ve Finlandiya ülkesini eğitimle kalkındırırlar. Bu sayede kültürel olarak özel bir ülke ortaya çıkar.
 Snelman’ın topluma seslenişine kitaptan birkaç bölüm:
Aydınlara
Aydın olmak demek; modaya uygun elbise, şapka giymek ve kolalı gömlek giyinmek demek değildir. Aydın kesim, halkın beyni konumundadır. Halkımız sizi iyi bir eğitim aldıktan sonra yüksek bir gelir elde edesiniz, geceleri eğlenesiniz diye sizi o konuma getirmemiştir. Böyle olanlar gerçek aydın olamazlar. Onlar yozlaşmışlardır. Unutmayınız ki; halkın cehaleti, kabalığı, alkol düşkünlüğü, hastalıklı oluşu, sefaleti, kötü ahlaklı oluşu, bütün bunların hepsi sizin kendi utancınız ve suçunuzdur.
Gençlere
Siz gençler! Sadece Macarları değil, Almanları da, Fransızları da, İngilizleri de yenesiniz. Fakat bunu topa vurarak değil de aklınızla, kalbinizle ve iradenizle yapınız. Genç Finlandiya’ya deri topun arkasından koşan insanlar gerek değil. Finlandiya’nın onun halkının ekonomik, sosyal, zihinsel ve ahlaki değerlerini yönetebilecek insanlara ihtiyacı var. Sizin göreviniz topu yükseğe ve uzağa atmak değil, halkınızı yükseklere çıkarmaktır.
Kışlaya
Asker kışladaki hayvan değildir. Asker, eğitmem için anavatanın bana gönderdiği küçük, yeteri kadar eğitimli olmayan kardeştir. Subay, askerin sadece ağabeyi değildir. Subay, askerin öğretmenidir, eğitmenidir. Kaba küfür köpek havlamasından bile beterdir. Bu akıl ve kişilik kültürsüzlüğünün belirtisidir. Eğer ki kahramanlık göstermek istiyorsanız, bunu asil ve güzel bir şekilde yapın.
 Öğretmenlere
Özür diliyorum ama sizinle açık konuşmak istiyorum: Her meslekte olduğu gibi, öğretmenler arasında da mesleğine layık olmayan çok kişi var. Bunlar öğretmenlik etmeyi aşağılık bir iş kabul eden gündelikçilerdir. Böylelerine bir dost nasihati veriyorum: Öğretmenliği bırakıp kendilerine başka bir iş arasınlar. Tüccar olsunlar, başka işler bulsunlar ama canlı bir ruha ve bilgiye sahip fedakâr insanların bulunması gereken yerleri işgal etmesinler. 
Anne-babalara
             Herkes hayattan bir şey almak ister ama ona bir şey vermek istemez. Çoğu kimse hayata menfaatçi, yağmacı, sömürgeci ve asalak olarak atılır, hayatın anlamını bu asalaklıkta arar. Böyle hayat anlayışı uzun yıllar boyunca çocuklara aşılanır. Kimler aşılar? Anne ve babalar. Bu telkinlerle yetişen çocuklar, büyüdüklerinde bencil, kendini düşünen, basit ruhlu, tembel, açgözlü, şehvet düşkünü ve vurdumduymaz olurlar. En sonunda artık hiç kimseye ve hiçbir şeye bağlılık duymayan, duyarsız gençler olur çıkarlar. Vatana, insanlara, vazifeye, yüce ideallere, ebeveynlere ve hatta kendilerine karşı saygı duymazlar.

             Ne ekerseniz, onu biçersiniz. Ne pişirirseniz, onu yersiniz! Eğer çocukların ve gençlerin aklını ve ruhunu işlenmemiş bir tarla gibi bırakırsanız, orada ısırgan otu, dikenler ve zararlı otlar bitecektir.
 (…)
Tüm imkânsızlıklara rağmen bir avuç aydının önderliğinde her meslekten insan omuz omuza bir dayanışma sergileyerek Finlandiya’yı ayağa kaldırırken onlardan daha uygun iklim koşullarına, daha zengin bir kültüre, daha iyi maddi imkânlara ve başarma azmine sahipken neden Türkiye dünyanın en iyisi olmasın?
Siz ey bay ve bayanlar!
94 yıl önce yazılan,bakanlığımızca da tavsiye edilen bu kitabı okuma ve yaşama zamanı gelmedi mi? 
                                                                                                                           
                                                                                                                      Burak AKGÜN
                                                                                                         Beğel İlköğretim Kurumları
                                                                                                                   Türkçe Öğretmeni